1.Çağdaş
bilimsel tıp olanaklarını uygulama hakkı:
Hekimlik mesleği, son yıllarda yükselen bir ivme ile
gelişen iletişim ve bilgisayar teknolojisine her düzeyde
gereksinen bir uygulamaya dönüşmüştür. Tıp eğitiminde
yüksek teknolojinin tıptaki uygulama alanları ile tanışan
bir hekimin iş yaşamında tanı ve tedavide söz konusu
gelişmeleri yaşamayı istemesi hakkıdır. Bu duruma resmi
bir hastaya bakıyorsa hekim hastasını ileri bir merkeze
sevk edebilir.
2.Mesleğini
uygularken etik ilkelere bağlı olma hakkı:
Hekim mesleğini uygularken
etik ikilemlerde yasal, politik, toplumsal , estetik ve
ekonomik değerlerle çatışabilir. Bu çatışmayı çözümlerken
hekimin özgür ve bağımsız karar verme hakkı olmalıdır.
3.Hekimin baskı
altında olmadan mesleğini uygulama hakkı:
Mesleki uygulamada hekimin
gereksinim duyduğu klinik özgürlüğün sağlanmasına engel
olabilecek her türlü baskı girişimi mesleğin doğasıyla
çelişir. Özellikle adli hekimlik alanında sorun
çıkartabilen bu durumda hekim Cumhuriyet Savcılığına ,
Türk Tabipleri Birliğine , Dünya Hekimler Birliğine ve iç
hukuku tükettiyse Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna
başvurabilir.
4.Hekimin kendi
değerlerine ters düşen durumlardan kaçınma hakkı:
Hastanın değerlerine saygı
duyulan bir ilişkide, hekimler kendi değerlerini (hastalar
açısından olumsuzluk yaratmamak koşulu ile)
savunabilirler. Bir hekim kendi değerlerine ters düşen
uygulamalara zorlanmamalıdır.
5.Hekimin
sağlığını koruma hakkı:
Hekimin mesleğini uygularken sağlık risklerini en aza
indirecek çalışma koşullarını talep etme hakkına sahip
olmalıdır.
Bulaşabilirlik
potansiyeli yüksek olan hastalıklarda hekimin kendi
sağlığını tehlikeye atmama hakkını da tartışmak gerekir.
Hekimliği seçmekle kendisine zarar verebilecek bir süreci
önceden kabul etmiş varsaymak, haksız temele oturtulmuş
bir görüştür. Hekimlik mesleğine yönelen genç insanlar bu
kararı verdiklerinde hastalıklar, bulaşabilirlik ve
riskler konusunda hemen hemen bir şey bilmemektedirler
Kaldı ki hekimin böyle bir zarar sürecini bilse bile
zarardan korunma hakkı olmalıdır.
6.Hekimin
yeterli bir gelir düzeyi talep etme hakkı:
Hekimlik mesleğindeki gelişmelerin izlenmesi, belirli bir
bedeli gerektirmektedir. Hukuken hekimin kendini ülke
tıbbının gelişmesi düzeyinde yetiştirmesi gerekir. Bu
hekimlerin kitap alımı, dergi aboneliği ve kongre katılımı
için bütçelerinden belirli bir pay ayırmalarını
gerektirir. Yaptıkları ağır mesleki bilgi ve yoğun emek
gerektiren ayrıca riskli hizmetin karşılığı ödenmelidir.
Hekimin yaptığı hatalar sonucunda kendisine açılacak
tazminat davaları da ileride ayrı sorun olacaktır.
7.Hekimin
hastayı reddetme hakkı:
Hasta-hekim ilişkisinin
temelinde yer alan öğe güvendir. Hekimin kendisine güven
duymayan hastayı reddetme hakkı olmalıdır. Kendisindeki
bulaşıcı hastalığı hekime söylemeyen hasta da olduğu gibi.
Bu durum hekimlik onurunun korunmasının olmazsa olmaz
koşuludur.
Kamu kuruluşlarında ve
tüzel kişiliği olan kurumlardaki hekim ve diğer sağlık
mensupları hastayı kabul etmek zorundadır. Özel olarak
çalışmasını yürüten bir hekim bir yerde tekse hastayı
kabul etmemezlik yapamaz. Yine deprem , savaş ve kitle
kazalarında sağlık mensubu tüm hastalara bakmak
zorundadır.
Bu itibarla hekimin
hastaya bakıp bakmamakta serbest oluşu ; acil yardım,resmi
ya da insani vazifenin ifası gibi hallerle sınırlıdır. Bu
durumlarda müdahale zorunludur.
Ancak; Hekim ya da diş
hekimi acil yardım , resmi ya da insani görevin yerine
getirilmesi hariç olmak üzere mesleki ve kişisel
sebeplerle hastaya bakmayabilir (Tıbbi Deontoloji Tüzüğü
18. madde).
8.Hekimin
yönetsel süreçlere katılma hakkı:
Hekimin hem bulundukları
kurumlarda, hem de ülke ile ilgili yönetsel süreçlerde
etkili olma ve sağlıkla ilgili hazırlanan mevzuatta görüş
bildirme hakkı olmalıdır.
9.Hekimin
danışma hakkı:
Hekimlik mesleğinin
gelişimi, hekimin tek karar verici durumundan "karar veren
bir ekibin üyesi" konumuna doğru değişmesini de
beraberinde getirmiştir. Resmi belgelerde sorumluluğun ve
ödevin sürekli "kişiselliğinin" öne çıkışı , belirtilen
belgelerin , bu değişimin öncesinde hazırlanmış olmalarına
bağlıdır. Hekimin gereksinim duyduğu anda konsültasyon
hakkı olmalıdır. Bu danışmanlık süreci, tanı ve tedavi
sorunları için olduğu kadar , etik sorunlar içinde söz
konusu olabilir. Her hekimin, etik karar verirken yetersiz
kaldığı durumlarda bir klinik etik uzmanından danışmanlık
istemeye hakkı olmalıdır.
10.İyileşme
garantisi vermeme hakkı:
Tedaviye gelen hastayla
hekim arasında bir sözleşme yapılmış sayılır. Sözleşme
gereği hekim başladığı tedaviyi sonuçlandırır , eksikleri
tamamlar , hastayı iyileşinceye kadar takip eder. Hekimin
bu sözleşmede hastanın tamamen iyileşeceğini söylemeye
hakkı yoktur (diş, ortopedi protezleri ve estetik cerrahi
hariç). Hastada hekimden böyle bir söz talep edemez. Hekim
sadece tıp ilkelerine ve kurallarına göre gereken tedaviyi
ve ameliyatı yapmaya ve tedavi prensiplerini en iyi
şekilde uygulamaya söz vermiş sayılır.
Hekim bilimsel gereklere
uygun olarak tanı koyar ve gereken tedaviyi uygular. Bu
çalışmaların kesinlikle şifa ile sonuçlanmamasından dolayı
, deontoloji bakımından tenkit edilemez (Tıbbi Deontoloji
Tüzüğü 13.m).
11.Yeterli zaman
ayırma hakkı:
Hekimden hastasına gerekli
özeni göstermesi, bilgi ve belgeleri iyi bir şekilde
kaydetmesi, hastaya hastalığı ile ilgili bilgileri vermesi
beklenmektedir. Bunların hepsi zaman alan eylemlerdir. Bu
nedenle, bir hekim bir poliklinikte günde 20 hastadan
fazlasına bakmama hakkına sahiptir.
Tababet Uzmanlık
Yönetmeliği:10:…Her servisin normal polikliniğinde günde
bir uzman 20 den fazla hastaya bakamaz. Ancak daha fazla
hastanın başvurması halinde o poliklinikte aynı esas
üzerine uzman görevlendirilerek o günkü tüm hastaların
muayeneleri sağlanır.
12.Tanıklıktan
çekilme hakkı:
Hekim meslek sırrının söz
konusu olduğu durumlarda tanıklıktan çekinebilir "Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) 245/4 , Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu (CMUK) 48.m".
Hukuk davalarında ,
meslek sırrı nedeniyle tanıklıktan çekinme hakkını
kullanacağını ileri süren hekim, duruşmadan önce bir
dilekçe ile durumu mahkemeye bildirebilir. Ancak ceza
davalarında duruşmaya gitmek ve duruşmada bu hakkı
kullanacağını bildirmek zorundadır.
13.Tedavi
Yöntemini Seçme Hakkı:
Bir hastalığın tedavisinde
aynı anda birden fazla tedavi yöntemi uygulanabilmekte
ise, hekim bunlardan dilediğini seçmeye özgürdür. Fakat
uzun zamandan beri bilinen ve genel olarak kabul edilmiş
yöntemlere öncelik vermelidir.
Tabip ve diş tabibi ,
sanat ve mesleğini uygularken hiçbir etki ve baskıya
kapılmaksızın vicdani ve mesleki görüşüne göre davranır.
Tabip uygulayacağı
iyileştirme yöntemini saptamada serbesttir (Tıbbi
Deontoloji Tüzüğü 6. M).
TIBBİ DEONTOLOJİ NİZAMNAMESİ
Bakanlar Kurulu
Kararının Tarihi: 13.1.1960, No: 4112578
Yayımlandığı Resmi
Gazetenin Tarihi: 19.2.1960, No:10436
Madde 1 -
Tabip ve diş tabiplerinin, deontoloji bakımından riayetle
mükellef oldukları kaide ve esaslar bu Nizamnamede
gösterilmiştir.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği
Kanununun 7 nci maddesi mucibince tabip odalarına kayıtlı
bulunan tabip ve diş tabipleri, bu Nizamname hükümlerine
tabidirler.
BİRİNCİ KISIM
Umumi kaide ve
esaslar
Madde 2 -
Tabip ve diş tabibinin başta gelen vazifesi, insan
sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet
göstermektir.
Tabip ve diş tabibi; hastanın cinsiyeti,
ırkı, milliyeti, dini ve mezhebi, ahlâki düşünceleri,
karakter ve şahsiyeti, içtimai seviyesi, mevkii ve siyasi
kanaati ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda âzami
dikkat ve ihtimamı göstermekle mükelleftir.
Madde 3 -
Tabip, vazifesi ve ihtisası ne olursa olsun, gerekli
bakımın sağlanamadığı âcil vakalarda, mücbir sebep
olmadıkça, ilk yardımda bulunur.
Diş tabibi de, kendi sahasında aynı
mükellefiyete tabidir.
Madde 4 -
Tabip ve diş tabibi, meslek ve sanatının icrası
vesilesiyle muttali olduğu sırları, kanuni mecburiyet
olmadıkça, ifşa edemez.
Tıbbi toplantılarda takdim edilen veya
yayınlarda bahis konusu olan vakalarda, hastanın hüviyeti
açıklanamaz.
Madde 5 -
Sağlık müesseselerinde tatbik olunan usul ve kaideler
mahfuz olmak üzere, hasta; tabibini ve diş tabibini
serbestçe seçer.
Madde 6 -
Tabip ve diş tabibi, sanat ve mesleğini icra ederken, hiç
bir tesir ve nüfuza kapılmak- sızın, vicdanî ve meslekî
kanaatine göre hareket eder.
Tabip ve diş tabibi, tatbik edeceği
tedaviyi tâyinde serbesttir.
Madde 7 -
Tabip ve diş tabibi sanat ve mesleğinin icrası dışında
dahi olsa, meslek ahlâk ve adabı ile telif edilemeyen
hareketlerden kaçınır.
Madde 8 -
Tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi
müesseselerine, ticari bir veçhe verilemez.
Tabip ve diş tabibi, yapacağı yayınlarda
tababet mesleğinin şerefini üstün tutmaya mecbur olup, her
ne suretle olursa olsun, yazılarında kendi reklâmını
yapamaz.
Tabip ve diş tabibi, gazetelerde ve diğer
neşir vasıtalarında. reklâm mahiyetinde teşekkür ilânları
yazdıramaz.
Madde 9 -
Tabip ve diş tabibi, gazete ve sair neşir vasıtaları ile
yapacağı ilânlarda ve reçete kâğıtlarında. ancak ad ve
soyadı ile adresini, Tababet İhtisas Nizamnamesine göre
kabul edilmiş olan İhtisas şubesini, akademik unvanını ve
muayene gün ve saatlerini yazabilir.
Muayenehane kapılarına veya binaların
dışına asılacak tabelâların ebadı ve adedi, mahallî tabip
odaları tarafından tespit edilebilir. Tabipler ve diş
tabipleri, tabip odalarının bu husustaki kararlarına
riayet etmekle mükelleftirler.
Tabelâlarda en çok iki renk kullanılabilir.
Işık verici vasıtalarla tabelâları süslemek yasaktır.
Madde 10 -
Araştırma yapmakta olan tabip ve diş tabibi, bulduğu
teşhis ve tedavi usulünü, yeter derecede tecrübe ederek
faydalı olduğuna veya zararlı neticeler tevlit
etmeyeceğine kanaat getirme- dikçe, tatbik veya tavsiye
edemez. Ancak, yeter derecede tecrübe edilmemiş olan yeni
bir keşfin tatbikatı sırasında alınacak tedbirler hakkında
ilgililerin dikkatini celbetmek ve henüz tecrübe
safhasında olduğunu ilâve etmek şartı ile, bu keşfi
tavsiye edebilir.
Bir keşif hakkında yanlış kanaat
uyandıracak ifadeler kullanılması yasaktır.
Madde 11 -
Tecrübe maksadı ile insanlar üzerinde hiç bir cerrahi
müdahale yapılamayacağı gibi aynı maksatla, kimyevî,
fiziki veya biyolojik şekilde herhangi bir tedavi de
tatbik edilemez.
Klâsik metotların bir hastaya fayda
vermeyeceği klinik veya lâboratuvar muayeneleri
neticesinde sabit olduğu takdirde, daha önce, mûtat
tecrübe hayvanları üzerinde kâfi derecede denenmek
suretiyle faydalı tesirleri anlaşılmış olan bir tedavi
usulünün tatbiki caizdir. Şu kadar ki, bu tedavinin tatbik
edilebilmesi için, hastaya faydalı olacağının ve
muvaffakiyet elde edilmemesi halinde ise mûtat tedavi
usullerinden daha elverişsiz bir netice alınmayacağının
muhtemel bulunması şarttır.
Evvelce tecrübe edilmiş olmamakla beraber,
zarar vermesine ihtimal bulunmayan ve hastayı kurtarması
katî görülen bir müdahale yapılabilir.
Madde 12 -
Tabip ve diş tabiplerinin:
A) Hastalara, herhangi
bir suretle olursa olsun, haksız bir menfaat teminini
istihdaf eden fiil ve hareketlerde bulunmaları:
B) Birbirlerine,
muayene ve tedavi için hasta göndermeleri mukabilinde
ücret alıp vermeleri;
C) Kendilerine hasta
temini maksadıyla, eczacı, yardımcı tıbbi personel ve
diğer her hangi bir şahsa tavassut ücreti ödemeleri;
D) Şahsi bir menfaat
düşüncesi veya gayri meşru bir gaye ile ilâç, tıbbi alet
veya vasıtalar tavsiye etmeleri yahut sağlık
müesseselerine hasta sevk etmeleri veya yatırmaları;
E) Muayene ve tedavi
ücretinin tespiti ve bunun ödenmesi hususunda, üçüncü
şahısların tavassutunu kabul etmeleri;
caiz değildir.
İKİNCİ KISIM
Meslektaşların
hastaları ile münasebetleri
Madde 13 -
Tabip ve diş tabibi, ilmî icapları uygun olarak teşhis
koyar ve gereken tedaviyi tatbik eder. Bu faaliyetlerinin
mutlak surette şifa ile neticelenmemesinden dolayı,
deontoloji bakımından muaheze edilemez.
Tababet prensip ve kaidelerine aykırı veya
aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yasaktır.
Tabip ve diş tabibi; teşhis, tedavi veya
korunmak gayesi olmaksızın, hastanın arzusuna uyarak veya
diğer sebeplere, aklî veya bedenî mukavemetini azaltacak
her hangi bir şey yapamaz.
Madde 14 -
Tabip ve diş tabibi, hastanın vaziyetinin icap ettirdiği
sıhhi ihtimamı gösterir.Hastanın hayatını kurtarmak ve
sıhhatini korumak mümkün olmadığı takdirde dahi,
ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmakla
mükelleftir.
Tabip ve diş tabibi hastasına ümit vererek
teselli eder. Hastanın maneviyatı üzerinde fena tesir
yapmak suretiyle hastalığın artması ihtimali bulunmadığı
takdirde, teşhise göre alınması gereken tedbirlerin
hastaya açıkça söylenmesi lâzımdır. Ancak, hastalığın,
vahim görülen akıbet ve seyrinin saklanması uygundur.
Meşum bir prognostik hastanın kendisine çok
büyük bir ihtiyatla ihsas edilebilir. Hasta tarafından,
böyle bir prognostiğin ailesine açıklanmaması istenilmemiş
veya açıklanacağı şahıs tâyin olunmamış ise, durum
ailesine bildirilir.
Madde 15 -
Hastaya bakmak üzere bir aile nezdine veya herhangi bir
müesseseye çağrılan tabip, korunmayı da sağlamaya çalışır.
Tabip, hastalara ve onlarla birlikte yaşayanlara,
kendilerine ve muhitlerine karşı mesuliyetlerini bildirir.
Tabip icabında, tedaviye devamı reddetmek
pahasına da olsa, hijyen ve korunma kaidelerine riayeti
temin için gayret sarf eder.
Madde 16 -
Tabip ve diş tabibi bir kimsenin sıhhi durumu hakkında,
ilmi metotları tatbik suretiyle bizzat yaptığı muayene
neticesinde edindiği vicdani ve fennî kanaate ve şahsi
müşahedesine göre rapor verir.
Hususi bir maksatla veya hatır için rapor
veya her hangi bir vesika verilemez.
Madde 17 -
Tabip ve diş tabibi, hastanın hususi veya ailevî işlerine
karışamaz. Ancak, hayatî ehemmiyeti haiz bulunan veya
sağlık bakımından zaruri görülen hallerde. mümkün olan
kolaylığı ve mânevi yardımı sağlar.
Madde 18 -
Tabip ve diş tabibi, âcil yardım, resmî veya insani
vazifenin ifası halleri hariç olmak üzere, meslekî veya
şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir.
Madde 19 -
Tabip ve diş tabibi meslekî veya şahsi sebeplerle,
tedaviyi bitirmeden hastasını bırakabilir.
Ancak, bu gibi hallerde, diğer bir
meslektaşın tedavi veya müdahalesine imkân verecek zamanı
evvelden hesaplayarak hastayı vaktinde haberdar etmesi
şarttır. Hastanın bırakılması halinde hayatının tehlikeye
düşmesi veya sıhhatinin zarara uğraması muhtemel ise,
diğer bir meslektaş temin edilmedikçe, hastayı terk
edemez.
Hastayı bu suretle terk eden tabip veya diş
tabibi, lüzum gördüğü veya hasta tarafından talep edildiği
takdirde, tedavi zamanına ait müşahede notlarını verir.
Madde 20 -
Tabip ve diş tabibi, faydasızlığını bildiği bir ilâcı,
hastaya veremez. Ancak, esaslı bir tedavi yapılması mümkün
olmayan hallerde, teselli bakımından bazı ilâçlar tavsiye
edebilir.
Malî vaziyetleri müsait olmayan hastalara,
mutlak zaruret olmadıkça, pahalı teselli ilâçları
verilmesi caiz değildir.
Tabip ve diş tabibi, hastaya lüzumsuz ve
fuzulî masraflar yaptırmayacağı gibi faydası olmayacağını
ve hastanın malî kudretinin kâfi gelmeyeceğini bildiği bir
tedaviyi tavsiye edemez.
Madde 21 -
Başkalarının yardımı ile yapılacak cerrahî ameliyeler ile
diğer tedavilerde, operatör, müdavi tabip ve diş tabibi,
beraber çalışacağı elemanları seçmekte serbesttir.
Götürü ücret şartı müstesna olmak üzere,
yardımcı tıbbi personelin ücretleri, hasta tarafından
ödenir.
Hasta tarafından çağırılmamış olan müdavi
tabip veya diş tabibi ameliyatta hazır bulunmaktan dolayı
ayrıca ücret isteyemez.
Umumi, mülhak ve hususi bütçeli daireler
ile belediyelere, İktisadi Devlet Teşekküllerine veya
bunlara bağlı müesseselere ait sağlık tesislerinde olan
usul ve esaslar mahfuzdur.
Madde 22 -
Ananın hayatını kurtarmak için yegâne çare teşkil ettiği
takdirde, avortman yapılması caizdir. Ciddi bir tehlikede
bulunan ananın hayatı, cerrahî müdahaleyi veya gebeliğe
son verebilecek bir tedaviyi zaruri kılıyorsa, hastalığın
taallûk ettiği tıp şubesinde mütehassıs iki tabibin ve bu
iki mütehassıs temin edilemediği takdirde iki tabibin
objektif ve katî delillere dayanan raporları alınmadıkça
bu müdahale veya tedavi yapılamaz. Bu raporların aslı
müdahaleyi veya tedaviyi yapan tabip tarafından muhafaza
olunur ve kendisi tarafından tasdikli ve hastanın ismini
ihtiva etmeyen bir örneği, mensup olduğu tabip odasına
taahhütlü olarak gönderilir.
Raporun tasdik şerhinde, avortmanın
yapıldığı tarih ve mahal gösterilir.
Ağır ve âcil vakalarda, yukarıki fıkra
mucibince tabip raporu alınması mümkün olmadığı takdirde,
tabip re'sen hareket eder ve keyfiyeti derhal taahhütlü
bir mektupla mensup olduğu tabip odasına bildirir.
Avortmanlarda,
hastanın ve varsa veli veya vasisinin yazılı olarak
muvafakatinin alınması şarttır.
Bu Nizamnamenin yirmi birinci maddesinde
yazılı sağlık tesislerinde yapılacak avortmanlarda, bu
tesislerde cari olan usul ve esaslar mahfuzdur.
Madde 23 -
Güç doğumlarda tabip, anayı ve çocuğu kurtarmaya gayret
eder.
Bu gibi hallerde tabip, ailevî mülâhazalara
vesair tesirlere kapılmaksızın, ilmin ve fennin icaplarını
yerine getirir.
Madde 24 -
Hasta, konsültasyon yapılmasını arzu ederse, müdavi tabip
veya diş tabibi bu talebi kabul eder.
Müdavi tabip veya diş tabibi, konsültasyon
yapılmasına lüzum gördüğü takdirde, keyfiyeti hastaya
bildirir. Bu teklifin kabul edilmemesi halinde, müdavi
tabip veya diş tabibi, hastasını bırakabilir.
Bu Nizamnamenin yirmi birinci maddesinde
yazılı sağlık tesislerinde, konsültasyonun hangi haller de
ve ne suretle yapılacağı, hastaneler talimatnamelerinde
gösterilir.
Madde 25 -
Konsültasyon münakaşa ve müşavereler hasta ile
etrafındakilerin duyup anlayamayacakları şekilde yapılır.
Münakaşa ve müşavere esnasında, meslek
vekarının muhafaza edilmesine dikkat olunur.
Konsültasyona iştirak eden tabip veya diş
tabibinin, bir meslektaşı himaye maksadı ile veya başka
bir hissi sebeple, lüzumsuz medihlerden kaçınarak
kanaatini açıkça söylemesi lâzımdır.
Madde 26 -
Konsültasyonda varılan neticeler, bir konsültasyon zaptı
ile tespit ve bu zabıt müştereken imza olunur.
Konsültasyon neticesi, ayrıca en yaşlı
tabip veya diş tabibi tarafından hastaya bildirilir.
Netice bildirilirken, hastanın veya yakınlarının
maneviyatını bozacak veya kendilerini tereddüt ve şüpheye
düşürecek müphem ve imalı sözler sarf edilmesi caiz
değildir.
Madde 27 -
Konsültan tabip veya diş tabibi, yapılan tedaviyi uygun
görmediği takdirde, kanaatini konsültasyon zaptına
yazmakla iktifa eder. Yapılan tedaviye müdahalede
bulunamaz.
Madde 28 -
Konsültan tabip veya diş tabibi ile müdavi tabibin
kanaatleri arasında aykırılık hasıl olur ve hasta,
konsültan tabip veya diş tabibinin kanaatini tercih eder
ise, müdavi tabip kendi görüşünde ısrar ettiği takdirde
hastayı terk edebilir.
Madde 29 -
Konsültan tabip veya diş tabibi, hastanın ısrarlı talebi
olmadıkça, hastayı tedavi edemez.
Konsültan tabip veya
diş tabibinin, konsültasyonu icap ettirmiş olan hastalığın
devamı müddetince, müdavi tabibin muvafakati olmadan,
hastanın yanına, aynı hastalık için, mesleki bir maksatla
sonradan girmesi caiz değildir.
Madde 30 -
Yapılan konsültasyonda her tabip veya
diş tabibi, ücretini ayrı ayrı alır. Ücretin, bir elden
alınarak taksimi caiz değildir.
Konsültasyon, müdavi tabibe, konsültan
tabip veya diş tabibi gibi, ücret almak hakkını verir.
Madde 31 -
Asgari ücret tarifesi tatbik olunan yerlerde, tabip veya
diş tabibi, rekabet veya propaganda maksadı ile, tarifede
yazılı asgari miktardan aşağı ücret kabul edemez.
Madde 32 -
Tabip ve diş tabibinin, kendi meslektaşları ile bunların
bakmakla mükellef oldukları usul ve furuunun ve karı veya
kocalarının muayene ve tedavileri için ücret almaması
uygundur. Bu hallerde, zaruri masraflarını isteyebilir.
Madde 33 -
Her çeşit cerrahi müdahale, doğum, fizikoterapi,
radyoterapi, diş tababeti tedavileri ve tabibin sıkı
nezaretini gerektiren sürekli kürler için hastalardan
maktu bir ücret istenebilir.
Bir kür evinde veya bakım ve tedavi
müessesesinde, tedavi için maktu bir ücret alınabilir.
Diğer hallerde maktu ücretle hasta tedavisi
yapılamaz.
Bu Nizamnamenin yirmi birinci maddesinde
yazılı sağlık tesislerinde cari olan usul ve esaslar
mahfuzdur.
Madde 34 -
Götürü ücret alınması caiz olan hallerde, tedavi,
tamamlanmadan herhangi bir sebeple bırakılırsa, müdavi
tabip o zamana kadar sarf ettiği mesai ile masraflarına
tekabül eden ücreti alır ve peşin ücret almış ise
bakiyesini iade eder.
Madde 35 -
Acil vakalarda müdahale eden tabip veya
diş tabibi, bu müdahaleden dolayı, ücretini sonradan
isteyebilir.
Madde 36 -
Bu Nizamnamenin yirmi birinci maddesinde yazılı sağlık
tesislerinde çalışan tabip ve diş tabibi, bu daire ve
müesseselere ait sağlık kurullarına başvurmuş olan
hastaları muayenehane veya lâboratuvarına celbederek
ücretle tedavi edemez.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Meslektaşların
birbiri ile ve paramedikal meslek mensupları ile
münasebetleri
Madde 37 -
Tabip ve diş tabipleri, kendi aralarında iyi meslektaşlık
münasebetlerini idame ettirmeli ve mânevi bakımdan
birbirine yardım etmelidirler. Meslekle ilgili
anlaşmazlıklarını, evvelâ kendi aralarında halletmeğe
çalışmalı ve bunda muvaffak olamadıkları takdirde mensup
oldukları tabip odalarına haber vermelidirler.
Madde 38 -
Tabip ve diş tabibi, meslektaşlarını zemmedemeyeceği gibi
onları küçük düşürecek diğer tavır ve hareketlerde de
bulunamaz.
Tabip ve diş tabibi, her hangi bir şahsın
haysiyet kırıcı hücumlarına karşı meslektaşlarını korur.
Madde 39 -
Tabip ve diş tabibi, meslektaşlarının hastalarını elde
etmeğe mâtuf hareket ve teşebbüslerde bulunamaz.
Madde 40 -
Tabip ve diş tabibi, paramedikal meslek mensupları ile
mesleki münasebetlerinde, onların bağımsızlığını ihlâl
etmemeli, kendilerine nezaket göstermeli, onları,
hastalarına karşı müşkül bir duruma koyabilecek
hareketlerden sakınmalıdır.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli hükümler
Madde 41 -
Tabip odaları her yıl ocak ayı başında, odalarda kayıtlı
bulunan tabip ve diş tabiplerinin ad ve soyadları ile
ihtisas ve adreslerini gösteren levhayı hazırlamakla
mükelleftir.
Madde 42 -
Muayenehane veya lâboratuvar açan tabip ve diş tabibi,
hasta kabulüne veya lâboratuvarda faaliyete başladığı
tarihten ve muayenehane veya lâboratuvarını kapatması veya
nakletmesi halinde de, kapatma veya naklin vukuu bulduğu
tarihten itibaren en çok bir hafta içinde, keyfiyeti,
yazılı olarak mensup olduğu tabip odasına bildirir.
Madde 43 -
Tabip ve diş tabibi, muayenehane veya lâboratuvarında,
kendi namına diğer bir meslektaşı çalıştıramaz. Ancak,
muvakkat bir müddet için bizzat bulunmadığı takdirde,
diğer bir meslektaşı yerine bırakabilir. Bu müddet bir
aydan fazla devam ederse, mensup olduğu tabip odasını
haberdar eder.
Madde 44 -
Tabip ve diş tabipleri, bu Nizamname hükümlerine aykırı
hareket ettikleri takdirde, 6023 sayılı Türk Tabipleri
Birliği Kanununun 30 uncu maddesine tevfikan mensup
oldukları Tabip Odaları İdare Heyetleri tarafından
Haysiyet Divanına sevk edilirler.
Tabip ve diş tabiplerinin inzibati ceza ile
tecziye edilmeleri, haklarında ayrıca hukuki veya cezai
takibat yapılmasına mâni değildir.
Muvakkat madde -
Bu Nizamname hükümleri, sanatlarını icra eden permili
dişçiler hakkında da tatbik olunur.
Madde 45 -
6023 sayılı kanunun 59 uncu maddesinin (g) bendine
müsteniden hazırlanmış ve Şûrayı Devletçe tetkik edilmiş
olan bu Nizamname hükümleri, Resmi Gazete ile neşri
tarihinden iki ay sonra yürürlüğe girer.
Madde 46 -
Bu Nizamname hükümlerini icraya, Adliye ve Sıhhat ve
İçtimai Muavenet Vekilleri memurdur.